Röportaj: Markanızı Nasıl Pişirirsiniz?

RSS
Röportaj: Markanızı Nasıl Pişirirsiniz?

Öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Biz sizi Arya Women Investment Platform’dan çok yakından tanıyoruz ama, tanımayanlar için Banu Samancı kimdir, bize biraz anlatabilir misiniz?

Girişimcilerin özellikle de kadın girişimcilerin hayallerindeki fikirleri başarılı markalara dönüştürmelerine yardımcı olan bir marka danışmanı, dijital iletişim uzmanıyım.

Amerika ve Türkiye’de pazarlama, dijital iletişim ve tasarım alanında edindiğim 15 yılı aşkın bilgi ve tecrübemi “bir fark yaratmak “isteyen kadın girişimcilere yardımcı olmak için kullanmakta ve bu alanda tüm Türkiye’de kadınlara pazarlama eğitimi vermekten, markalaşma kitabı yazmaya; kadın girişimcilere kendi markalarını oluşturmakta stratejik danışmanlık, dijital tasarım hizmeti vermekten, gençlere üniversitede markalaşmayı, görsel iletişimi elimden geldiğince öğretmek için çalışmaktayım. Böyle çok çalışıyorum çünkü “keşkesiz” üreten, mutlu kadınların sayısını artırmak hayalimin, amacımın arkasında benim de bir hikayem var!

Başarının sırrı önce sorunları kabul etmektir!

“Türkiye, 2020 Küresel Cinsiyet Uçurumu raporunda 153 ülke arasında 130. sırada yer almaktadır! Bu cümle benim için sadece istatistiksel bir veri değil...

Bu istatistik verisi bir çok kadınımızın yaşadığı zorlu hayatların hikayesi. Benim annem de maalesef iş hayatına geri dönmek, ekonomik özgürlüğünü kazanarak bireysel özgürlüğünü de yasallaştırmak istemişti. Ancak, başarılı olamadı ve büyük bir psikolojik buhran yaşadı, yaşadık... Annemin doktoru 14 yaşında ki bana “Anneniz çok zeki bir kadın ve yaratıcılığı içinde patlamış.” dedi. O küçük kız bugün kocaman bir kadın ve üretmek isteyip başaramayan kadınların nasıl mutsuz olabileceğini çok iyi biliyor!

Bu yüzden, gerek kendi yaratıcılığım gerekse hiç bir kadının yaratıcılığı içinde patlamasın diye kendimi bildim bileli çalışıyor, üretiyor, girişimci kadınların başarılı markalar kurmasına, sürdürmesine yardımcı oluyorum.

Girişimcilik hikayeniz nasıl başladı? Kadın girişimcilere destek olduğunuzu biliyoruz, buna nasıl karar verdiniz?

Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirdim. Üniversitede okurken satış alanında çalışmaya başladım. Sosyolojiyi okumak bana toplumu, sosyal psikolojiyi anlamamda çok önemli bir temel verdi ancak üretmek isteyen bir insan için yeterli değildi! Bu sebeple okul bitince, nasıl üretebilirimin cevabını aramak için öncelikle Amerika’ya au-pair olarak bir yıl çocuk bakmaya gittim. Orada çocuk bakarken aynı zamanda yerel gazetede stajyer muhabirlik, televizyon kanalında kameramanlık yaptım; daha da önemlisi bu ülkede eğitim için daha uzun kalma kararımı alırken yaşamı yakından tanıma fırsatım oldu.

Amerika’da Prince George's Community College’da pazarlama ve dijital tasarım okudum. Beş yıllık Amerika maceramda bir çok reklam ajansında çalışma ve kendi reklam ajansım olan Banuhaus Grafik Design firmasını da başarıyla işletme imkanım oldu. Her ülkenin muhakkak iyi ve kötü yanları vardır. Amerika özelinde, bence bu ülkeden edinmemiz gereken en önemli bilgi var ki o da “ iş yapış disiplini.” Bu iş yapış anlayışını kendime yaşayarak edindirme imkanım oldu ki bu çok değerli bilgi benim tüm başarılarımda temel oldu, olmaya devam ediyor. 

Türkiye’ye döndükten sonra reklam ajansımı devam ettirdim ancak ülkemizdeki iş disiplinine yabancı olduğumdan aynı zamanda müşteri profilini daha iyi anlamak için büyük bir firmada kreatif direktör olarak çalışmaya başladım sonra kariyerim Kurumsal İletişim Müdürü ve Pazarlama Müdürü olarak devam etti. Bir yandan da reklam ajansı hizmetlerimi freelance olarak sürdürdüm.

Kurumsal hayatın hepimizi getirdiği süreçlerden geçerek bu çalışma enerjimin gerçekten beni mutlu edeceği anlam arayışına girerek bir çözümleme yaptığımda hayatımda hep “kadınların” yolumu aydınlattığını ve hizmet verdiğim müşterilerimin de hep kadın girişimciler olduğunu fark ettim ve aslında zaten yaşadığım hayatımın amacını tekrar buldum. Amacımı bulunca sonrası heyecanla üretmeye devam etmek oldu. Etrafımda duyduğum ve benim hiç sevmediğim kelimeyi düzeltmekle başlamak istedim “keşke”...

“Markanızı Nasıl Pişirirsiniz?” kitabınızı Hecha ekibi olarak baş ucu kitabımız belirledik. Yemek pişirmek ve marka yönetimini bir araya getirmek aklınıza nereden geldi?

Öncelikle tüm Hecha ekibine buradan selamlar, sevgiler yolluyorum; eminim hepiniz hayallerinizdeki başarılı markaları hazır olduğunuzda kurabileceksiniz.

Ben, hayallerine şans veren, deneyen, üreten, “keşkesiz” kadınların sayısının artmasını istiyorum diyerek tespit ettiğim ilk eksikliği gidermekle başladım diyebiliriz: bir iş yapmak isteyen fakat nereden başlaması gerektiğini bilemeyen, pazarlama konusunda bilgi sahibi olmayan girişimcilere yönelik kültürümüze hitap eden, samimi ve sıcak bir dille yazılmış, bir marka yaratma rehberi yazmak!

 “Markanızı nasıl pişirirsiniz?” kitabımın yemek kitabı konseptinde olmasının sebebi marka yaratmak gibi ciddi, soğuk bir içeriğin ancak yemeğin sıcaklığı ile ısıtılabilmesi ve çekici hale getirilebilmesidir diye düşünerek ve pazarda böyle bir kitabın olmadığını tespit ederek oluşturdum. Eşimin profesyonel bir şef olması; bizim evde en çok pazarlama ve yemek konularının konuşuluyor olması aynı zamanda birlikte danışmanlık hizmeti veriyor olmamız da yemek konseptini seçmemde etkili oldu. Bu arada kitabım büyük ihtimalle SWOT analizini “mücver” yemeği ile anlatan ilk pazarlama kitabı olma özelliğine de sahip! Aslında kendi alanında birçok ilke sahip olmasından dolayı da Platin Dergisi’nin iş kitapları kategorisinde Türkiye’de ilk üçe girdiğini de paylaşmadan edemeyeceğim.

Sizce marka yaratım sürecinin en önemli adımı nedir?


Size hayatımdan bir örnekle bu konuyu anlatmak isterim:

Kitabı yazdıktan sonra her ne kadar uzun yıllardır danışmanlık konusunda çalışıyor olsam da kitabımdaki markalaşma reçetelerini birebir elimi taşın altına koyarak deneyemey karar verdim ve Kalamış Yelken kulübü içinde Havasu cafe isminde bir yaşam merkezi oluşturdum; tüm pazarlama reçetelerimin başarı getirdiğini birebir burada inanılmaz dolu dolu 2 yılla tecrübe ettim. Maalesef yelken kulübü bazı idari sebepler yüzünden kapanmak durumunda kalınca ben de Havasu’yu çok üzülerek kapamak zorunda kaldım.

Bu kapanma sürecinden sonra Samsun Ticaret odasının davetlisi olduğum bir seminerde bir girişimci hanımın “bize pazarlama öğretseniz, böyle daha kapsamlı bir eğitimle gelseniz” diye sorması üzerine acaba ne yapabilirim diye düşünmeye başladım. Tam da bu sırada bir hibe fonu başvurusundan haberdar oldum. Her ne kadar kapanmasına sadece 15 gün olmasına ve bireysel başvuruların kazanmasının neredeyse imkansız olduğu şartlarda hayalimdeki eğitim projesini yazdım: “Kadın Girişimciler Eğitimle Güç Kazanıyor” pazarlama ve markalaşma konulu beş günlük eğitim projem hibe fonunu kazandı ve 250’den fazla girişimci kadınımıza markalaşmayı A’dan Z’ye öğretme imkanım oldu.

Marka yaratım sürecinin en önemli adımı pazarda giderilmemiş ihtiyaçları, talepleri tespit ederek sizin katma değer sağladığınız bir farkla yeni çözümler oluşturmak ve inandığınız hayali, dönüşümü hedef müşterilerinizle paylaşarak onların takipçiniz olmasını sağlamaktır.  Yeter ki siz bir adım adın, yola çıkın..

Yemek pişirirken en önemli nokta doğru malzemeleri bir araya getirmektir, peki bir marka yaratırken doğru insanları bir araya getirmenin en etkin yolu nedir?

Bir girişimci olarak kiminle iş yapacağınızı seçmek başarılı olup olmayacağınıza karar vermektir. Bunun için ister kız kardeşinizle, ister en yakın arkadaşınızla olsun, doğru bir seçim yapmazsanız sonunda hem işinizi hem de değer verdiğiniz insanları kaybedebilirsiniz. Ben bu konuyu kitabımda “Başarılı olmak için ekibinizi nasıl seçmelisiniz?” başlığı altında detaylı olarak yazdım, bir de ekip seçme konusunda bir test de oluşturdum çünkü gerçekten çok önemi bir konu. Burada tabi ki hepsini paylaşmak çok zor yalnızca benim tecrübelerimle sabit önemli bir püf noktası var onu paylaşmak isterim: “Parlayan gözler faktörü!” İnsan yapmak istediği şeyden bahsederken gözleri parlar! Bu yüzden iş fikriniz hakkında konuşurken birlikte çalışacağınız kişinin gözlerinin parlayıp parlamadığına dikkat edin. Bir işi başarmanın en önemli malzemesi gerçekten inanmaktır! İnanç gözlerden anlaşılır. Tabi unutmayın siz de bir girişimci olarak hikayenize inanmalı, katacağınız değeri parlayan gözlerle anlatmalı, paylaşmalısınız...

Eşinizin şef olduğunu öğrendik, bu kitabı yazarken ondan destek aldınız mı?

Eşim benim her şeyden çok hayattaki en büyük destekçimdir. Ben onu; o da beni hayatta daha iyi insanlar olmamız için yirmi dört yıldır çekiştirip duruyoruz.

Kendisi sevmediği bir bölüm olan İktisat fakültesini bitirdikten sonra biz birlikte Amerika’ya okumaya gittik. “Parlayan gözler faktörünü” ilk burada teşhis ettim. Kendisi de kalbinde çok özel bir yere sahip olan aşçılık okudu. Yedi yılda mezun olduğu İktisat bölümünden sonra aşçılık eğitimine her gün isteyerek, gözleri parlayarak devam ettiğini ve aslında çok çalışkan bir öğrenci olduğunu yaşayarak gördüm!

Son olarak, girişimcilere marka yaratma yolculuklarında vermek istediğiniz bir öneriniz var mı?

Ne yaparsanız yapın, paylaşılmaya değer yapın!

Başarılı bir marka olmanın en zor yanı “İstikrarlı olmaktır.” Bu yüzden bu 3 maddeyi hep hatırlayın:
1- Sloganınızın söylediğini olun
2- Tekrar edin
3- Etrafınızı inanmış kişilerle çevirin

Benim hayalim; ülkemizdeki üreten, girişimci kadınların sayısını artırmak.
Tek başımıza dünyayı değiştiremeyiz fakat bildiklerimizi paylaşarak, birbirimize yardım ederek bir tohum ekebilir ve bu tohumun kocaman bir orman olmasına destek olabiliriz. Biz kadınlar birlikte mutlu toplumlar, mutlu yarınlar yaratabiliriz.

Bir de lütfen ama lütfen “Ne olacak ki!” ile başlayan “Bu sefer de böyle olsun...” cümlelerini sakın ama sakın markanıza yaklaştırmayın!

Önceki yazı Sonraki yazı

  • Gülfem Demircioğlu
Yorumlar 0
Yorum bırakın.
Adınız*
E-posta adresiniz*
Mesaj *

Lütfen dikkat: yorumlar yayınlanmadan önce onaylanmalıdır.

* Zorunlu Alanlar